Toplumumuzda dindar olmayanlar dahil azımsanmayacak sayıda insanın kabullendiği veya kabul etmek zorunda bırakıldığı bir sanı vardır; bu da dinsel inancın saldırılara karşı savunmasız olduğu ve olağan dışı bir saygı duvarıyla korunması gerektiğidir. Bu saygı kalkanı öylesine kalın olmalıdır ki, insan haklarının insan hayatını korumak adına aldığı kurallarla karşılaştırılamamalıdır bile.
İslam peygamberi Muhammed'in karikatürünü çizen çizerin kellesine Pakistanlı bir imam tarafından 1 milyon dolarlık bir ödül konmuştu. Göstericilerin elindeki pankartlar ve Ortadoğu dünyasının açıklamaları "İslam'ı vahşi bir din gibi gösterenlere" cevabı yapıştırıyordu sözüm ona:
"İslam'a hakaret edenleri katledin."
"Avrupa bunun bedelini ödeyeceksin."
"İslam'la alay edenleri doğrayın."
Eminim birçok inanır da bu tavrı desteklememektedir, fakat gel gör ki Fransız Devrimi ile artan Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik akımına kadar dünya üzerindeki savaşların neredeyse tamamına yakınının besleyicisi olan din ideolojisin 21. yüzyılda bile bütün vahşetiyle devam ettiğini görmek adına üzücü.(bamq)
Gazeteci Andrew Mueller, İngiltere'nin sözüm ona ılımlı(!) Müslümanlarından Sir Iqbal Sacranie ile bir röportaj yaptı. Sir Iqbal'e kulak verelim:
Peygamber kişi huzur üzerinde olsun, Müslüman dünyasında çok derin bir saygı görür. Bu kelimelerle anlatılamayacak bir sevgi ve muhabbettir. Ailenizin, sevdiklerinizin, çocuklarınızın ötesindedir. Bu inancın bir parçasıdır. Ayrıca hiç kimsenin peygamberin resmini çizmemesini öğütleyen bir öğretisi vardır.
Mueller'in incelemesine göre:
İslam'ın değerleri diğerlerininkini bastıracak türdendir ki müridleri bunu böyle kabul eder; tıpkı tek yolun, tek gerçeğin, tek ışığın kendi dini olduğuna inanan herhangi bir dinin mesubunun düşüneceği gibi. Eğer insanlar bir 7. yüzyıl vaizini kendi ailelerinden daha çok seviyorlarsa, bu onlara kalmış, ancak onlardan başka kimse bunu ciddiye almak zorunda değildir.
Eğer ciddiye almaz ve saygınızı tam anlamıyla göstermezseniz, fiziksel tehditle karşılaşırsınız, hem de orta çağdan beri hiçbir dinin sözüm ona arzu etmediği bir biçimde. Herhangi bir politikayı veya politikacıyı eleştirebilirsiniz, sosyalizme ya da kapitalizme lanetler yağdırabilirsiniz ama konu dine geldiğinde karşılığını çok sert alırsınız, özellikle de İslam'da.
Mueller devam ediyor:
Siz soytarılar eğer bir noktada dahi haklıysanız, karikatüristler her halükarda cehenneme gidecekler, peki bu sizin için yeterli değil mi?
Arap medyasının klişe Yahudi karşıtı karikatürlerini yayınlamakta gösterdiği gönüllülük arasındaki zıtlığı fark etmemek imkansız, Danimarka'daki karikatür krizinden sonra yapılan bir gösteri sırasında, siyah çarşaflara bürünmüş bir kişinin "Tanrı Hitler'i korusun" pankartı taşımasını da öyle. Kendilerini "ılımlı İslamcı ya da ılımlı Müslüman" gösteren kimseler diyebilirler ki "o kişi provakatör olarak göstericilerin arasına sızdırışmıştır." Peki sormak isterim, İslam'a yapılan saygısızlığa bu derece karşı çıkan ve o karikatüristi orada yakalasa linç edecek bir topluluk, konu başkasının kutsalına geldiği zaman neden aynı tepkiyi göstermiyor? (bamq)
Dini diğer siyasi görüş ya da herhangi bir felsefe ya da öğretinden çok daha kalın bir kalkanla korumanın bir sonucu olarak; tüm politikacılar yüzlerinin saygısız karikatürlerine alışmalı ve hiçkimse onları savunmak için ayaklanmamalıdır. Ancak din söz konusu olduğunda, bizden böylesi eşsizi ayrıcalıklı bir özveri beklenmektedir.
Not: İşte dinin ayrıcalığını vurgulayan bir diğer tuhaf örnek. 21 Şubat 2006'da Birleşik Devletler yüksek mahkemesi herkesin uymak zorunda olduğu, halüsinasyon etkisi yapan ilaçların alınmamasını dikte eden bir kanundan New Mexico'daki bir kilisenin muaf tutulması kararını aldı. Centro Espirita Beneficiente Uniao do Vegetal'in (Brezilya'da Amazon bölgesinde faaliyet gösteren bir Hristiyan cemiyeti) imanlı üyeleri, yalnızca "hoasca çayı" içtiklerinde Tanrı'yı anlayabileceklerine inanıyorlardı ki bu çay yasa dışı, halüsinojenik bir madde olan "dimethyltryptamine" içeriyordu. Bu ilacı kullanma hakkını elde etmek için, Tanrı'yı kavrayışlarını arttırdığını söylemelerinin yeterli olduğunun altını çizerim, belgelerle veya ampirik olarak mahkemeye herhangi bir ispat sunulamayan bir neden ile, inanç nedeni ile. Aynı şekilde Hindistan'da da kimi yerlerde dinsel ritüellerde transa geçmelerine yardımcı olduğu için marijuana kullanmak serbesttir, bu hakkı elde ederken öne sürülen tek argüman din ayrıcalığı.
Not2: Bu yazı Danimarka'daki karikatür krizi sonrası kutsal değerlere saygı bekleyen ve İslam'ın hoşgörü dini olduğunu iddia edecek komikliğe ulaşan, üstüne üstlük Danimarka bayraklarını yakan göstericilere ithaf edilmiştir, ironiden anlayan nesiller yetişmesi temennisiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder